I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
Wang Lao Ji isn't beer. It's tea.
- Wang Lao Ji bir bira değildir. O bir çaydır.
Put the teapot on the burner, otherwise the tea will be cold.
- Demliği brülöre koy, yoksa çay soğuyacak.
Having run the race, Jane had two glasses of barley tea.
- Yarışı koştuktan sonra, Jane iki bardak arpa çayı içti.
Let's have a tea party the day after tomorrow.
- Yarından sonra bir çay partisi verelim.
A teaspoon of ground cinnamon is about two grams.
- Bir çay kaşığı öğütülmüş tarçın yaklaşık iki gramdır.
Add one teaspoon of paprika.
- Bir çay kaşığı kırmızı biber ekle.
The teacup fell down and shattered.
- Çay fincanı düştü ve parçalandı.
Let's have a tea party the day after tomorrow.
- Yarından sonra bir çay partisi verelim.
As I entered a tearoom, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Çay salonuna girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum.
Would you like some more iced tea?
- Biraz daha buzlu çay ister misin?
Iced tea had got on my shirt.
- Buzlu çay gömleğime döküldü.