çal

listen to the pronunciation of çal
Türkçe - İngilizce
steal

He was spotted stealing cookies. - Kurabiyeleri çalarken belirlendi.

They must have suspected me of stealing. - Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.

engage
rang

I was watching TV when the telephone rang. - Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum.

Although the alarm rang I failed to wake up. - Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.

(Sanat) grey
{f} thieve

The thieves made off with the jewels. - Hırsızlar mücevherleri çaldılar.

Thieves broke into the palace and stole the princess's diamonds. - Hırsızlar saraya girdi ve prensesin elmaslarını çaldılar.

rung

Tom came into the classroom three minutes after the bell had rung. - Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.

I ran to school, but the bell had already rung. - Okula koştum, ama zil çoktan çalmıştı.

{f} chime
walk away with
{f} thieving

It appears that my husband is cheating on me with my friend. I want to tell her: You thieving cat!. - Bana öyle geliyor ki kocam beni arkadaşımla aldatıyor.Ona söylemek istiyorum:Sen kedi çalıyorsun!.

(Bilgisayar) play

How well can you play guitar? - Gitarı ne kadar iyi çalabiliyorsun?

We heard the boy playing the violin. - Çocuğun Keman çaldığını duyduk.

{f} stealing

He is guilty of stealing. - O çalmaktan suçludur.

He was fired for stealing. - O çaldığı için kovuldu.

mooch
{f} stole

I had my bicycle stolen last night. - Dün gece bisikletimi çaldırdım.

My car was stolen last night. - Dün gece arabam çalındı.

{f} stolen

My car was stolen last night. - Dün gece arabam çalındı.

My wallet was stolen yesterday. - Cüzdanım dün çalındı.

strum
{f} ringed
{f} ring

Did you hear someone ring the doorbell? - Birinin kapı zilini çaldığını duydun mu?

The telephone was just ringing, wasn't it? - Az önce telefon çalıyordu, değil mi?

purloin
toll

The bells of danger toll for them. - Onlar için tehlike çanları ağır ağır çalmaktadır.

For whom do the bells toll? - Çanlar kimin için çalıyor?

plagiarize
shoplift

Sami shoplifted the latex gloves. - Sami dükkandan lateks eldivenler çaldı.

pilfer
start

I started working for this company last year. - Geçen yıl bu şirket için çalışmaya başladım.

Tom started the engine. - Tom motoru çalıştırdı.

toot

The tooth fairy wants to steal your teeth. - Diş perisi sizin dişlerinizi çalmak istiyor.

ses çal
(Bilgisayar) play sound
ses çal
(Bilgisayar) play
başına çal
(said when refusing a present, etc.) stick it up your ass
başına çal!
(Konuşma Dili) Here it is. May it do you no good
rastgele çal
(Bilgisayar) random play
sessiz çal
(Bilgisayar) play mute
vur patlasın çal oynasın eğlenmek
to live it up, to have a wild time
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi şiddetle kapmaya delâlet eder. Meselâ: Çal-yaka: Yakasından kapmak, şiddetle yakalamak
(Osmanlı Dönemi) İsimlere önden eklenip, onun daima hareket edip oynamakta olduğuna işaret ve delâlet eder. Meselâ: Çal-at : Durduğu yerde de hareket eden at
Ala renk
Taşlık yer, çıplak tepe
ihtiyar
Ot bağlamak için ottan yapılmış ip
Fundalıklı yer
Deste halindeki otu bağlamak için ottan yapılmış ip