After having finished my studies, I became a teacher.
- Çalışmalarımı bitirdikten sonra, ben bir öğretmen oldum.
I watched television during a break in my studies.
- Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
I like the works of Picasso.
- Picasso'nun çalışmalarını severim.
I have seen neither of his works.
- Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
He's really cute, and so I like working with him.
- O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
When did you begin studying English?
- İngilizce çalışmaya ne zaman başladınız?
It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca çalışmaya başlayalı kırk yıl oldu.
I'll have to study ten hours tomorrow.
- Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
I want to start running.
- Çalışmaya başlamak istiyorum.
Running a farm is difficult.
- Bir çiftlikte çalışmak zordur.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory.
- Kırık test tüpleri, kırık deney şişeleri - Laboratuvarda dikkatsiz öğrencilerin çalışması.
Is this the Department of Labor?
- Burası Çalışma Bakanlığı mı?
How many times a week does the soccer team practice?
- Haftada kaç kez futbol takımı çalışma yapar?
Mike doesn't practice basketball on Monday.
- Mike Pazartesi basketbol çalışmaz.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
While working, he had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He requires that the laboratory exercises be handed in before the final exam.
- O, laboratuar çalışmalarının sınavı öncesinde teslim edilmesini şart koşuyor.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If he studied hard, he could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
The machine has stopped functioning.
- Makine çalışmayı durdurdu.
The machine stopped functioning.
- Makine çalışmayı kesti.
Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone.
- Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.
I'll try to get in touch with Tom.
- Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
The project was a joint effort by students from three different classes.
- Proje, üç farklı sınıftan öğrencinin ortak çalışmasıydı.
Study takes a lot of energy, but it is worth the effort.
- Çalışma çok fazla enerji alır fakat bu çabaya değer.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work.
- 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.
She devoted herself to mission work in Africa.
- Kendini Afrika'da ki misyon çalışmasına adadı.
On finishing university, I started working right away.
- Üniversiteyi bitirdiğimde, derhal çalışmaya başladım.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
I wish him the very best in his future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
I wish her the very best in her future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
If you really need a job, why don't you consider working for Tom?
- Eğer gerçekten bir işe ihtiyacın varsa, niçin Tom için çalışmayı düşünmüyorsun?
I'm tired of working a nine-to-five job.
- Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
I wish to work in the laboratory some day.
- Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
The laborers are murmuring against their working conditions.
- İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.
They worked jointly on this project.
- Onlar bu projede beraber çalıştılar.
I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
Why are you studying English so hard? To be an English teacher.
- Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.
Tom attempted to predict the results.
- Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.
He attempted to swim across the river.
- Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
What's your major field of study?
- Ana çalışma alanınız nedir?
That is not my field of work.
- O benim çalışma alanım değil.
The University of Coimbra was established in 1290. It is one of the oldest universities in continuous operation in the world.
- Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
She lost no time in starting to work on new project.
- O, yeni proje üzerinde çalışmaya başlamada hiç zaman kaybetmedi.
Tom does weight training.
- Tom ağırlık çalışması yapar.
I plan to try reading some other books.
- Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.