çalışmaları

listen to the pronunciation of çalışmaları
Türkçe - İngilizce
in work
çalış
{f} working

While working, she had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} studied

If he studied hard, he could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If only I had studied harder for the exam. - Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.

çalış
{f} functioning

The machine has stopped functioning. - Makine çalışmayı durdurdu.

His eyes stopped functioning due to old age. - Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.

ikiz çalışmaları
(Pisikoloji, Ruhbilim) twin studies
terminal çalışmaları
(Askeri) terminal operations
çalış
(Sanat) touch

Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone. - Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.

I'm trying to get in touch with her sister. - Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.

çalış
(Muzik) execution
çalış
{f} labor

I wish to work in the laboratory some day. - Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.

The laborers are murmuring against their working conditions. - İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

I worked for a full 24 hours without getting any sleep. - Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.

çalış
{f} studying

But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London. - Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

Why are you studying English so hard? To be an English teacher. - Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.

çalış
{f} attempt

They're attempting to contact her. - Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.

Tom attempted to persuade Mary to go to church with him. - Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.

çalış
{f} study

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} work

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

While working, he had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

çalış
{f} labour
Savunma Bakanlığı Uluslararası Hukuk Çalışmaları Enstitüsü
(Askeri) Defense Institute of International Legal Studies
Savunma Özel Füze ve Uzay Çalışmaları Merkezi
(Askeri) Defense Special Missile and Astronautics Center
alt yapı çalışmaları
(Hukuk) infrastructure works
arama çalışmaları
research
arama çalışmaları yapmak
research
kanalizasyon çalışmaları
sewage works
kanalizasyon çalışmaları
sewerage work
kurtarma çalışmaları
salvage work
mesleğe yönlendirme test ve çalışmaları
careers guidance
pazarlama çalışmaları
marketing exercises
pere çalışmaları
(Askeri) riprap works
reklam çalışmaları
advertising works
satış geliştirme çalışmaları
sales promation
sosyal yardım çalışmaları
welfare work
takip çalışmaları
follow-up studies
uyumlandırma çalışmaları
(Hukuk) harmonisation activities
çalış
labored

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

şebeke çalışmaları merkezi
(Askeri) network operations center
Türkçe - Türkçe

çalışmaları teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışmaları