Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
The girl running over there is my sister.
- Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
Working men drank hard apple cider.
- Çalışan erkekler sert elma şırası içtiler.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.