çalışan teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- employee
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Tom has more than three hundred employees.
- Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.
- laboring
- active
- labouring [Brit.]
- working
Tom currently has ten people working for him.
- Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- working; employee, worker
- worker
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
- running
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
The girl running over there is my sister.
- Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
- operative
- personnel
- going
- labouring
- working at
- çalışan nüfus
- active population
- çalışan nüfus
- working population
- çalış
- {f} working
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
- kafası çalışan
- smart
- yaranmaya çalışan kimse
- adulator
- çalış
- {f} studied
If she studied hard, she could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If he studied hard, he could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- çalış
- {f} functioning
His eyes stopped functioning due to old age.
- Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.
The machine has stopped functioning.
- Makine çalışmayı durdurdu.
- çalışanlar
- (Bilgisayar,Ticaret) employees
I require absolute loyalty of my employees.
- Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
He treats his employees well.
- O, çalışanlarına iyi davranır.
- aralıksız çalışan
- perpetual
- birlikte çalışan
- co-operative
- birlikte çalışan
- (Bilgisayar) coworker
- birlikte çalışan
- synergetic
- el ile çalışan
- (Ticaret) manual
- el ile çalışan aygıtlar
- (Bilgisayar) manual devices
- evde çalışan
- homeworker
- fiilen çalışan
- (Kanun) acting
- windows altında çalışan
- (Bilgisayar) running under windows
- çalış
- (Sanat) touch
I'll try to get in touch with Tom.
- Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
I'm trying to get in touch with her sister.
- Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.
- çalış
- (Muzik) execution
- çalışanlar
- shopfloor
- çalışanlar
- work force
- çalış
- {f} labor
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
I wish to work in the laboratory some day.
- Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
- çalış
- {f} wrought
- çalış
- {f} worked
Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O,çocukken,annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
- Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
- çalış
- {f} studying
Why are you studying English so hard? To be an English teacher.
- Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
- çalış
- {f} attempt
Tom attempted to predict the results.
- Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.
We'll attempt to start the class soon.
- Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
- çalış
- {f} study
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
- çalış
- {f} work
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
- çalış
- {f} run
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
- çalış
- {f} labour
- çalışanlar
- shop floor
- çalışanlar
- staff
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- çalışanlar
- shop floor workers
- 400 çalışan
- 400 employees
- hava gazı ile çalışan lambanın ucu
- The tip of the lamp with the air-gas
- öç almaya çalışan kimse
- anyone who tries to take revenge
- Kartuşla Çalışan Alet; müşterek adres rehberi
- (Askeri) cartridge actuated device; collective address designator
- akıllı görünmeye çalışan kimse
- clever dick
- altından geçen su ile çalışan
- undershot
- anne babası çalışan çocuk
- latchkey child
- anne babası çalışan çocuk
- door key child
- arı gibi çalışan kimse
- bee
- arı gibi çalışan kimse
- grub
- ayakla çalışan
- foot operated
- aynı kurumda çalışan kimse
- confrere
- az ücretle çalışan
- sweated
- ağır işte çalışan kimse
- drudge
- başkasının adına çalışan yazar
- ghost writer
- beyazlara çalışan zenci
- Uncle Tom
- bilimsel yöntemlerle çalışan kimse
- scholastic
- birlikte çalışan
- coefficient
- bozuk parayla çalışan
- coin op
- bozuk parayla çalışan
- coin operated
- bölge oylarını toplamaya çalışan partili
- ward heeler
- büroda çalışan
- white-collar
- dini tatil günü çalışan kimse
- Sabbathbreaker
- dönerek çalışan
- rotary
- düğme ile çalışan
- push button
- düşman için çalışan gizli örgüt
- fifth column
- elle çalışan
- hand operated
- elle çalışan vinç
- hand lifting winch
- eşek gibi çalışan işçi
- slogger
- eşek gibi çalışan kimse
- workhorse
- gazla çalışan
- gas fired
- grevciler yerine çalışan işçiler
- scab labor
- gönüllü çalışan kimse
- improver
- gönüllü çalışan rahibe
- lay sister
- gönüllü çalışan rahip
- lay brother
- havayla çalışan
- air operated
- hedef bölgesi; çalışan donanım; harekat sahası; Harekat Aeroloji Meteoroloji Ve
- (Askeri) objective area; operating assembly; operational area; Operations Aerology shipboard METOC division
- heyecanlandırmaya çalışan kimse
- emotionalist
- hükümet izniyle çalışan korsan gemi
- privateer
- hükümet izniyle çalışan korsan gemi tayfası
- privateer
- iki yönlü çalışan
- double action
- iki yönlü çalışan
- double acting
- ikili çalışan casus
- double agent
- ikinci işte çalışan kimse
- moonlighter
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- insan gücünün üstünde çalışan işçi
- shock worker
- istem dışı çalışan
- vegetative
- kendi kendine çalışan
- self-operating
- kendini göstermeye çalışan
- clever clever
- korsan çalışan araç
- pirate
- kusur bulmaya çalışan
- exceptious
- kutsal günde çalışan kimse
- Sabbathbreaker
- makine ile çalışan
- power operated
- motorla çalışan
- power driven
- motorla çalışan
- motor driven
- nöbetleşe çalışan şey
- relay
- ofiste çalışan
- white-collar
- okulda maaşlı çalışan öğrenci
- sizar
- para ile çalışan kollu satış makinası
- one armed bandit
- part time çalışan kimse
- part timer
- parça başı çalışan kimse
- pieceworker
- posta siparişi ile çalışan işletme
- mail order house
- roket motoruyla çalışan
- rocket-propelled
- sabahlara kadar çalışan kimse
- lucubrator
- serbest çalışan
- self employed
- sosyeteye girmeye çalışan kimse
- social climber
- soylulara sokulmaya çalışan kimse
- tufthunter
- su ile çalışan
- hydrostatic
- tam gün çalışan kimse
- full timer
- toplum için çalışan
- idealistic
- toplumsal statüsünü yükseltmeye çalışan kimse
- social climber
- türbinle çalışan
- turbine powered
- tıkır tıkır çalışan
- well-oiled
- yaranmaya çalışan
- adulatory
- yaranmaya çalışan
- subservient
- yarım gün okuyup yarım gün çalışan çocuk
- half-timer
- yarım gün çalışan kimse
- part timer
- yerine çalışan kimse
- stand in
- yüksekte çalışan inşaat işçisi
- spiderman
- zenci gibi olmaya çalışan
- wigger
- zenci gibi olmaya çalışan
- wigga
- çalış
- labored
They labored over the budget for the fiscal year 1997.
- Onlar 1997 mali yılı için bütçe üzerinde çalıştılar.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
- çalışanlar
- workpeople
- çalışanlar
- personnel
- çok çalışan
- laborious
- çok çalışan
- laboured [Brit.]
- çok çalışan
- labored
- çok çalışan
- hardworking
- öne çıkmaya çalışan
- pushy
- üç aylık aralıklarla çalışan ceza mahkemesi
- quarter sessions
- üç kuruşa çalışan
- sweated
- ısmarlama çalışan
- bespoke
- ısmarlama çalışan terzi
- bespoke tailor