çalışan

listen to the pronunciation of çalışan
Türkçe - İngilizce
employee

Tom has more than three hundred employees. - Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.

Send me the best employees that money can buy. Money is no object. - Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.

laboring
active
labouring [Brit.]
working

On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill. - Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.

Working men drank hard apple cider. - Çalışan erkekler sert elma şırası içtiler.

working; employee, worker
worker

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

Health workers aid people in need. - Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.

running

Tom heard the shower running. - Tom çalışan bir duş duydu.

He's an advocate of barefoot running. - O yalınayak çalışan bir avukat.

operative
personnel
going
labouring
working at
çalışan nüfus
active population
çalışan nüfus
working population
çalış
{f} working

While working, he had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

She had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

kafası çalışan
smart
yaranmaya çalışan kimse
adulator
çalış
{f} studied

If he studied hard, he could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

çalış
{f} functioning

The machine has stopped functioning. - Makine çalışmayı durdurdu.

The machine stopped functioning. - Makine çalışmayı kesti.

çalışanlar
(Bilgisayar,Ticaret) employees

The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees. - Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.

Tom doesn't know how to treat his employees properly. - Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.

aralıksız çalışan
perpetual
birlikte çalışan
co-operative
birlikte çalışan
(Bilgisayar) coworker
birlikte çalışan
synergetic
el ile çalışan
(Ticaret) manual
el ile çalışan aygıtlar
(Bilgisayar) manual devices
evde çalışan
homeworker
fiilen çalışan
(Kanun) acting
windows altında çalışan
(Bilgisayar) running under windows
çalış
(Sanat) touch

I tried to get in touch with the police. - Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.

I'm trying to get in touch with her sister. - Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.

çalış
(Muzik) execution
çalışanlar
shopfloor
çalışanlar
work force
çalış
{f} labor

Jim was afraid of physical labor. - Jim bedensel çalışmadan korkuyordu.

I wish to work in the laboratory some day. - Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

They worked jointly on this project. - Onlar bu projede beraber çalıştılar.

I felt tired from having worked for hours. - Saatlerce çalışmaktan yoruldum.

çalış
{f} studying

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

Why are you studying English so hard? To be an English teacher. - Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.

çalış
{f} attempt

He attempted to swim across the river. - Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.

Tom attempted to predict the results. - Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.

çalış
{f} study

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

çalış
{f} work

While working, she had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

çalış
{f} run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

The number of cars running in the city has increased. - Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

çalış
{f} labour
çalışanlar
shop floor
çalışanlar
staff

The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem. - Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.

çalışanlar
shop floor workers
400 çalışan
400 employees
hava gazı ile çalışan lambanın ucu
The tip of the lamp with the air-gas
öç almaya çalışan kimse
anyone who tries to take revenge
Kartuşla Çalışan Alet; müşterek adres rehberi
(Askeri) cartridge actuated device; collective address designator
akıllı görünmeye çalışan kimse
clever dick
altından geçen su ile çalışan
undershot
anne babası çalışan çocuk
latchkey child
anne babası çalışan çocuk
door key child
arı gibi çalışan kimse
bee
arı gibi çalışan kimse
grub
ayakla çalışan
foot operated
aynı kurumda çalışan kimse
confrere
az ücretle çalışan
sweated
ağır işte çalışan kimse
drudge
başkasının adına çalışan yazar
ghost writer
beyazlara çalışan zenci
Uncle Tom
bilimsel yöntemlerle çalışan kimse
scholastic
birlikte çalışan
coefficient
bozuk parayla çalışan
coin op
bozuk parayla çalışan
coin operated
bölge oylarını toplamaya çalışan partili
ward heeler
büroda çalışan
white-collar
dini tatil günü çalışan kimse
Sabbathbreaker
dönerek çalışan
rotary
düğme ile çalışan
push button
düşman için çalışan gizli örgüt
fifth column
elle çalışan
hand operated
elle çalışan vinç
hand lifting winch
eşek gibi çalışan işçi
slogger
eşek gibi çalışan kimse
workhorse
gazla çalışan
gas fired
grevciler yerine çalışan işçiler
scab labor
gönüllü çalışan kimse
improver
gönüllü çalışan rahibe
lay sister
gönüllü çalışan rahip
lay brother
havayla çalışan
air operated
hedef bölgesi; çalışan donanım; harekat sahası; Harekat Aeroloji Meteoroloji Ve
(Askeri) objective area; operating assembly; operational area; Operations Aerology shipboard METOC division
heyecanlandırmaya çalışan kimse
emotionalist
hükümet izniyle çalışan korsan gemi
privateer
hükümet izniyle çalışan korsan gemi tayfası
privateer
iki yönlü çalışan
double action
iki yönlü çalışan
double acting
ikili çalışan casus
double agent
ikinci işte çalışan kimse
moonlighter
ilgi çekmeye çalışan
(Argo) drama queen
ilgi çekmeye çalışan kimse
showman
insan gücünün üstünde çalışan işçi
shock worker
istem dışı çalışan
vegetative
kendi kendine çalışan
self-operating
kendini göstermeye çalışan
clever clever
korsan çalışan araç
pirate
kusur bulmaya çalışan
exceptious
kutsal günde çalışan kimse
Sabbathbreaker
makine ile çalışan
power operated
motorla çalışan
power driven
motorla çalışan
motor driven
nöbetleşe çalışan şey
relay
ofiste çalışan
white-collar
okulda maaşlı çalışan öğrenci
sizar
para ile çalışan kollu satış makinası
one armed bandit
part time çalışan kimse
part timer
parça başı çalışan kimse
pieceworker
posta siparişi ile çalışan işletme
mail order house
roket motoruyla çalışan
rocket-propelled
sabahlara kadar çalışan kimse
lucubrator
serbest çalışan
self employed
sosyeteye girmeye çalışan kimse
social climber
soylulara sokulmaya çalışan kimse
tufthunter
su ile çalışan
hydrostatic
tam gün çalışan kimse
full timer
toplum için çalışan
idealistic
toplumsal statüsünü yükseltmeye çalışan kimse
social climber
türbinle çalışan
turbine powered
tıkır tıkır çalışan
well-oiled
yaranmaya çalışan
adulatory
yaranmaya çalışan
subservient
yarım gün okuyup yarım gün çalışan çocuk
half-timer
yarım gün çalışan kimse
part timer
yerine çalışan kimse
stand in
yüksekte çalışan inşaat işçisi
spiderman
zenci gibi olmaya çalışan
wigger
zenci gibi olmaya çalışan
wigga
çalış
labored

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

çalışanlar
workpeople
çalışanlar
personnel
çok çalışan
laborious
çok çalışan
laboured [Brit.]
çok çalışan
labored
çok çalışan
hardworking
öne çıkmaya çalışan
pushy
üç aylık aralıklarla çalışan ceza mahkemesi
quarter sessions
üç kuruşa çalışan
sweated
ısmarlama çalışan
bespoke
ısmarlama çalışan terzi
bespoke tailor
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) SAİ
çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
Çalışanlar
(Osmanlı Dönemi) SAİYAN
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışan