I appreciate your answering my enquiry so promptly.
- Soruma çok çabuk cevap verdiğin için minnet duyuyorum.
We appreciate your promptness.
- Çabukluğunuzu takdir ediyoruz.
World War One did not end quickly or easily.
- Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
Bad news travels fast.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Please come home as quickly as possible.
- Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
Hurry up! You should be ready by now.
- Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
We're too soon old, too late smart.
- Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
A fool and his money are soon parted.
- Aptal ve parası çabuk ayrılırlar
Young people adapt themselves to something sooner than old people.
- Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
Hurry! There's no time to lose!
- Çabuk! Kaybedecek zaman yok!
Hurry up, or we'll miss the train.
- Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
You have to be quick.
- Sen çabuk olmak zorundasın.
Please be quick about it.
- Lütfen bu konuda çabuk olun?
Sooner would be better.
- Ne kadar çabuk o kadar iyi.
We should've done that sooner.
- Onu daha çabuk yapmalıydık.
Squirrels are nimble in climbing trees.
- Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Hurry up! The concert is starting.
- Çabuk ol! Konser başlıyor.
Hurry up, or we'll miss the train.
- Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
My wishes for your father's rapid recovery.
- Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.