çıkmaz

listen to the pronunciation of çıkmaz
Türkçe - İngilizce
dilemma
(Hukuk) stalemate
impasse, impossible situation, deadlock, stalemate
dead end, blind alley, cul-de-sac; dead end, blind alley, impasse; indelible
dead-end, blind
cleft stick
phil. aporia
quicksand
dead

It's kind of a dead end. - Bu bir tür çıkmazdır.

This road is a dead end. - Bu yol bir çıkmaz sokak.

den
inerasable
dead-end street, dead end, Brit. cul-de-sac
quag
cul de sac
predicament
culde sac
(Anatomi) cecum, cul-de-sac
scrape
deadlock

We must try to break the deadlock. - Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.

crunch
quagmire
dead end

This road is a dead end. - Bu yol bir çıkmaz sokak.

It's kind of a dead end. - Bu bir tür çıkmazdır.

toughie
fix

I found myself in a terrible fix. - Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.

Tom found himself in a terrible fix. - Tom kendini berbat bir çıkmazda buldu.

impossible (situation, course of action)
extreme
blind

We're in a blind alley. - Biz çıkmaz bir sokaktayız.

blind alley

We're in a blind alley. - Biz çıkmaz bir sokaktayız.

(Tıp) diverticulum
limbo
impasse
indelible
cul-de-sac
dead-end
blind-ore
culdesac
dilemna
fast
çıkmaz sokak
no outlet
çıkmaz ayın son perşembesinde
on the Greek kalends
çıkmaz ayın son perşembesinde
on the greek calends
çıkmaz ayın son çarşambası
manana
çıkmaz ayın son çarşambası
at Greek Kalends
çıkmaz ayın son çarşambası when pigs begin
to fly, on a latter Lammas (i.e. never)
çıkmaz ayın son çarşambasına
till the cows come home
çıkmaz leke
indelible stain
çıkmaz mürekkep
marking ink
çıkmaz sokak
blind alley
çıkmaz sokak
impasse
çıkmaz sokak
culde sac
çıkmaz sokak
dead end

This road is a dead end. - Bu yol bir çıkmaz sokak.

çıkmaz sokak
blind alley, dead end, cul-de-sac
çıkmaz sokak
dead-end street
çıkmaz sokak dead-end street, dead end, Brit
cul-de-sac
çıkmaz vadi
blind valley
çık
drop out of
çık
(Bilgisayar) break

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes. - Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.

çık
(Bilgisayar) escape

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

çık
{f} exit

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

Please use this exit when there is a fire. - Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

çık
got out

When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet. - Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

Tom got out of cleaning the bathroom. - Tom banyoyu temizlemekten çıktı.

çık
{f} exited

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

Dan exited the train station at seven thirty. - Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

çık
move up
çık
emerge

It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges. - Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.

Russia had emerged as a second superpower. - Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) There's no smoke without fire
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) Where there's smoke, there's fire
Can çıkmayınca huy çıkmaz
(Atasözü) Habit lasts for a life-time
alt yanı çıkmaz sokak
(Konuşma Dili) This business is a blind alley
ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) Where there is smoke there is fire
boyası çıkmaz
colourfast
bu leke çıkmaz
This stain can't be removed
can çıkar huy çıkmaz
leopard can't change it's spots
can çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz
(Atasözü) People never change
kılavuzu karga olanın burnu boktan kalkmaz/kurtulmaz/çıkmaz
(Atasözü) If you fall under the influence of a bad person, you'll always be getting into trouble
lâf çıkmaz
incommunicative
rengi çıkmaz
dyed in the wool
sesi çıkmaz
taciturn
taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz
(Konuşma Dili) It's easier to squeeze blood out of a turnip than to get money out of him
yerinden çıkmaz
dislocatable
çık
quit

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
ötesi çıkmaz sokak
(Konuşma Dili) This plan (or way of doing things) will get you nowhere
Türkçe - Türkçe
Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak)
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak): "Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur."- H. E. Adıvar. Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan: "Onu intiharın eşiğine kadar bu çıkmaz götürmedi mi?"- A. İlhan
çıkmaz sokak
Herhangi bir yöne çıkışı olmayan sokak
çıkmaz