çıkma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- towel (put on when one is ready to leave the bathing room of a Turkish bath)
- going out bow window, balcony; projection, promontory; marginal note derkenar
- outbreak
- arch. projection, any structure projecting from the wall face of a building
- withdrawal
- rise
- (someone, something) which has come from
- going out
I stayed at home instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine evde kaldım.
How about going out for a walk?
- Yürüyüş için dışarı çıkmaya ne dersin?
- occurrence
- climb
- (someone) who has graduated from, who has finished (a school, a university)
- protrusion
- pull out
- going up
- cantilever
- annotation
- going out (of), coming out (of), emerging (from), issuing
- egress
- egression
- emergence
Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
- Aydınlanma, insanın kendi kendine maruz kaldığı olgunlaşmamışlıktan ortaya çıkmasıdır.
- expulsion
- outing
- discharge
- (İnşaat) oriel
- (Coğrafya) outcropping
- (Coğrafya,Jeoloji) outcrop
- bow window
- detachment
- (Meteoroloji) looming
- (Mekanik) bracket
- (Bilgisayar) pop
Tom became popular among teenagers as soon as he made his debut on the screen.
- Tom ilk kez sahneye çıkar çıkmaz gençler arasında popüler oldu.
- (Jeoloji) exposure
- sponson
- marginal note
- emanation
- bay
- exit
- coving
- extrication
- scholium
- çıkmak
- get out
Tom said he wanted to get out of town for a while.
- Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
- Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- çıkmak
- go out
I don't want to go out.
- Ben dışarı çıkmak istemiyorum.
I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- çıkmak
- {f} exit
- çıkmak
- {f} stem
- çıkma desteği
- corbel
- çıkma durumu
- ablative -den hali
- çıkma durumu gram
- the ablative case, the ablative
- çıkma yaparak açıklamak
- annotate
- çıkma yapmak
- (inşaat) throw out
- sokağa çıkma yasağı
- curfew
What time is your curfew?
- Sokağa çıkma yasağın ne zaman?
Does Tom know what time Mary's curfew is?
- Tom Mary'nin sokağa çıkma yasağının saat kaçta olduğunu biliyor mu?
- çıkmak
- {f} quit
Are you sure you want to quit?
- Çıkmak istediğinden emin misin?
You don't get to quit.
- Sen çıkmak zorunda değilsin.
- çıkmak
- {f} mount
This car has enough power to go up the mountain easily.
- Bu araba kolayca dağa çıkmak için yeterli güce sahiptir.
- sahneye çıkma
- gig
- çıkmak
- (Hukuk) emanate
- çıkmak
- come off
The lid doesn't want to come off.
- Kapak çıkmak istemiyor.
- çıkmak
- {f} spoon
- çıkmak
- step out
- çıkmak
- come up
I think it wouldn't be too hard to come up with a better system.
- Sanırım daha iyi bir sistemle ortaya çıkmak çok zor olmazdı.
- öne çıkma
- prominence
- kuluçkadan çıkma
- hatching
- çık
- drop out of
- çıkmak
- to get out, to go out; to leave; to come off, to come away; to climb (up), to walk (up), to ascend, to mount, to scale; to be found; to cost; to amount to; to be enough for; to go up, to increase, to rise; to be dislocated; to stick out; to appear; to spr" " patlak vermek; (rüya) to come true; (fırsat, vb.) to come along; (dedikodu, söylenti) to start; (diş, sivilce) to erupt; (güneş, ay, yıldızlar) to rise, to come out, to come up; (fotoğraf) to come out; (raydan, yoldan) to go off
- çıkmak
- to go out in order to, go out to (do something): Köpeğini aramaya çıktı. She went out to look for her dog
- çıkmak
- to result from, be the fruit of
- çıkmak
- take out
- çıkmak
- escape
They wanted to escape on vacation.
- Tatile çıkmak istediler.
- çıkmak
- get
In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
- Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
All that you have to do to get a good seat is to leave early.
- İyi bir koltuk almak için yapmanız gereken tek şey, erken çıkmaktır.
- çıkmak
- move out
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
- çıkmak
- {f} jut
- çıkmak
- appear
There are two things you never turn down: sex and appearing on television.
- Asla reddedemeyeceğin iki şey vardır, seks ve televizyona çıkmak.
- çıkmak
- come on
- raydan çıkma (tren)
- derailment
- çık
- (Bilgisayar) break
He took a walk before breakfast.
- O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
I left home without having breakfast yesterday.
- Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- çık
- (Bilgisayar) escape
Tom pointed to the fire escape.
- Tom yangın çıkışını işaret etti.
Her name often escapes me.
- Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.
- çıkmak
- poke out of
- çıkmak
- (Konuşma Dili) bump up
- çıkmak
- come of
The lid doesn't want to come off.
- Kapak çıkmak istemiyor.
- çıkmak
- drop out of
- çıkmak
- turn out
- çıkmak
- come out of
You have to come out of there.
- Oradan çıkmak zorundasın.
- çıkmak
- arise from
- çıkmak
- peer
- çıkmak
- {f} climb
Tom hates climbing ladders.
- Tom merdiven çıkmaktan nefret eder.
It is healthier to climb the stairs.
- Merdiven çıkmak daha sağlıklıdır.
- çıkmak
- form
- çıkmak
- drop
- çıkmak
- originate from
- çıkmak
- turn out to be
- çıkmak
- shove off
- çıkmak
- spring from
- çıkmak
- lift
- çıkmak
- arise
- çıkmak
- emanate from
- çıkmak
- absent oneself
- çıkmak
- result from
- çıkmak
- prove to be
- çıkmak
- released
- çık
- {f} exit
Please use this exit when there is a fire.
- Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
- çık
- got out
When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
- Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
The argument quickly got out of control.
- Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- çık
- {f} exited
The old woman exited the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten çıktı.
Tom exited the tunnel at 80 miles an hour.
- Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.
- çık
- went forth
- çık
- go out
Daddy, may I go out and play?
- Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- çık
- move up
- çık
- emerge
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
The robber emerged from the darkness.
- Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.
- çık
- gone forth
- çık
- took off for
- çık
- go forth
- çık
- emanate
- çık
- take off for
- çık
- taken off for
- çık
- get out
I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
- Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.
They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.
- çıkmak
- disengage
- çıkmak
- come out
You've got to come out now.
- Şimdi çıkmak zorundasın.
Would you like to come out and play?
- Oyun oynamak için dışarı çıkmak ister misin?
- çıkmak
- pull out
- çıkmak
- drop out
- çıkmak
- originate
- çıkmak
- {f} occur
- çıkmak
- slope up
- çıkmak
- break out
- çıkmak
- result
- çıkmak
- rise
- çıkmak
- eventuate
- çıkmak
- discharge
- çıkmak
- result in
- çıkmak
- scale
- Cahil ile çıkma yola getirir başına bin türlü bela
- (Atasözü) Lack of experience invites trouble
- devreden çıkma
- out of the circuit
- dinden çıkma
- out of religion
- duman çıkma
- smoke
- haşiye yazma, çıkma yapma
- PostScript writing, go to
- huzura çıkma
- peace out
- karaya çıkma
- landing
- sahip çıkma
- conservancy
- tahta çıkma
- accession to the throne
- yola çıkma
- departure
- çıkmak
- to get out
- çıkmak
- out to get
Tom wants to go out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şey almak için dışarı çıkmak istiyor.
Tom wanted to go out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şey almak için dışarıya çıkmak istedi.
- çıkmak
- go up
I think we have to go upstairs.
- Sanırım yukarı çıkmak zorundayız.
I have to go up to our room and I forgot my key.
- Odama çıkmak zorunda kaldım ama anahtarımı unutmuştum.
- çıkmak
- out walk
- çıkmak
- to come out
- çıkmak
- get away
I want to get away for the weekend.
- Hafta sonu için çıkmak istiyorum.
- adı çıkma
- notoriety
- arka çıkma
- logrolling
- arka çıkma
- pull
- arka çıkma
- support
- açığa çıkma
- liberation
- boşa çıkma
- frustration
- boşa çıkma
- miscarriage
- bırakıp çıkma
- walkout
- devreden çıkma
- disengagement
- duygu odaklı başa çıkma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) emotion-focused coping
- döne döne çıkma
- spire
- dışarı çıkma
- egression
- geleneklere karşı çıkma
- iconoclasm
- haklı çıkma
- justification
- inip çıkma
- surge
- inip-çıkma
- fluctuate
- kaleminden çıkma
- written by
- karaya çıkma
- debarkation
- karaya çıkma
- disembarkation
- karaya çıkma izni
- shore leave
- karşı çıkma
- traverse
- karşı çıkma
- resistance
- karşı çıkma
- but
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
- karşı çıkma
- protesting
- keşfe çıkma
- scouting
- memleket dışına çıkma
- expatriating
- meyil çıkma kapasitesi
- driving on slope
- ortaya çıkma
- emanation
- ortaya çıkma
- appearance
I was surprised by his sudden appearance.
- Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.
Your sudden appearance surprised me.
- Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- ortaya çıkma
- dawn
- ortaya çıkma
- arrival
- pazara çıkma
- shopping
- problem odaklı başa çıkma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) problem-focused coping
- raydan çıkma
- derailment
- rotadan çıkma
- leeway
- sahip çıkma
- conservation
- sahip çıkma
- protecting
- sahip çıkma
- claiming ownership
- sahneden çıkma
- exit
- sahneye çıkma
- entry
- sahneye çıkma
- entrance
- sahneye çıkma korkusu
- stage fright
- sık idrara çıkma
- (Tıp) thamuria
- tahta çıkma
- accession
- tanımadığı biriyle çıkma
- blind date
- temize çıkma
- justification
- temize çıkma
- whitewash
- temize çıkma
- acquittal
- toplum önüne çıkma
- coming out
- yeniden ortaya çıkma
- resurrection
- yeniden ortaya çıkma
- comeback
- yeniden ortaya çıkma
- reappearance
- yerinden çıkma
- dislodgement
- yola çıkma
- start
When will you start getting ready to leave?
- Ne zaman yola çıkmak için hazırlanmaya başlayacaksın?
- yoldan çıkma
- obliqueness
- yoldan çıkma
- perversity
- yoldan çıkma
- obliquity
- yukarıya çıkma
- hike
- yumurtadan çıkma
- hatching
- yurt dışına çıkma
- voyage out
- çarşıya çıkma
- shopping
- çileden çıkma
- exasperation
- çocukluktan çıkma
- juvenescence
- çık
- quit
She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world.
- O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.
Jane is very content with her job and has no desire to quit it.
- Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.
- çık
- exeunt
- çıkmak
- (Matematik) to be subtracted from
- çıkmak
- (for one sort of thing) to be found in (another thing); (for a particular sort of person) to be found in or among (a group of persons): Sütte zararlı mikroplar çıktı. Harmful microbes were found in the milk
- çıkmak
- (for something) to extend as far as (a specified place)
- çıkmak
- go with
- çıkmak
- (for one thing) to come from, be made from, be produced from (another)
- çıkmak
- ascend
- çıkmak
- (for a stain) to come out, disappear
- çıkmak
- (for one person) to confront, oppose (another) (in a contest)
- çıkmak
- to climb; to climb up to
- çıkmak
- to go to (a place); to go on (an outing): Çarşıya çıktı. She's gone to the market. Tatile çıktılar. They've gone on vacation
- çıkmak
- (for something) to appear, become visible; (for hair, a beard, seeds) to sprout
- çıkmak
- to leave, depart (from) (a place)
- çıkmak
- go forth
- çıkmak
- (for a season, a month) to be at an end, be over
- çıkmak
- (duman vb.) puff out