The business owner wants to maximize profit.
- İşletme sahibi kârı maksimuma çıkarmak istiyor.
Fadil murdered Layla for profit.
- Fadıl çıkar için Leyla'yı öldürdü.
He doesn't understand that his actions work against his own interests.
- O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
They had been working together for common interests.
- Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
But I had another advantage in it.
- Ama ondan başka bir çıkarım vardı.
Think of number one and do what is best for yourself!
- Kendi çıkarını düşün ve senin için en iyi olanı yap!
Nike has just released a pair of self-lacing shoes.
- Nike az önce kendi kendine yapışan ayakkabıları çıkardı.
Tom took out his cell phone so that he could take a selfie.
- Tom bir özçekim çekebilmek için cep telefonunu çıkardı.
That's the eject button. Don't touch it.
- O, çıkartma düğmesi. Ona dokunma.
Press the small button to eject the CD from the computer.
- CDyi bilgisayardan çıkartmak için küçük düğmeye basın
He gets a kick out of reckless driving.
- O dikkatsiz araç kullanmanın keyfini çıkarır.
You'll get a kick out of it.
- Bunun keyfini çıkaracaksın.
Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
- Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
Tom really did a good job today.
- Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.
The refugees were excluded from the country.
- Mülteciler ülkeden çıkarıldı.
He was excluded from the club.
- O, kulüpten çıkarıldı.
The coffee stain was difficult to remove.
- Kahve lekesini çıkarmak zordu.
Stow away carefully the clothes you removed.
- Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
Open your mouth and stick out your tongue.
- Ağzını aç, dilini çıkar.
Stick out your tongue and say aah.
- Dilini dışarı çıkar ve aah de.
Put out your tongue, please.
- Dilinizi çıkarın, lütfen.
That trio has already put out five albums.
- O üçlü zaten beş albüm çıkardı.
If your answer is correct, it follows that mine is wrong.
- Eğer senin cevabın doğruysa bundan da şu sonuç çıkar ki benim ki yanlış.
About ten million tons of coal are mined every day in China.
- Çin'de her gün yaklaşık on milyon ton kömür çıkartılır.
More than one million tons of coal are mined each day in Australia.
- Avustralya'da her gün bir milyon tonun üzerinde kömür çıkarılıyor.
They mined iron in this town for 350 years.
- Onlar bu kasabada 350 yıldır demir çıkardılar.
I like addition but not subtraction.
- Toplamayı severim ama çıkarmayı değil.
What is 6 subtracted from 10?
- 10 dan 6 çıkarsa ne kalır?
We'll sing that song, omitting the last two verses.
- Son iki mısrayı çıkararak, o şarkıyı söyleyeceğiz.
Plants give off oxygen as they make food.
- Bitkiler yemek yaparken oksijen çıkarır.
Henry was dismissed because he was old.
- Yaşlı olduğundan dolayı işten çıkarıldı.
Tom dismissed what Mary was saying.
- Tom Mary'nin söylediğini açığa çıkardı.
Tom took off his jacket, put on a bullet-proof vest, and then put his jacket back on.
- Tom ceketini çıkardı, kurşun geçirmez yelek giydi ve sonra ceketini geri giydi.
Tom took off his bullet-proof vest.
- Tom, kurşun geçirmez yeleğini çıkardı.
What are you inferring?
- Sen ne sonuç çıkarıyordun?
What do you infer from her strange behavior?
- Onun garip davranışlarından ne çıkarıyorsun?
He has extracted a great many examples from the grammar book.
- O, dil bilgisi kitabından pek çok örnek çıkardı.
Today we heard a story about biogas extraction.
- Bugün biyogaz çıkarma hakkında bir hikaye duyduk.
Sherlock Holmes could deduce much out of the smallest details.
- Sherlock Holmes en küçük detaylardan çok fazla çıkarım yapabilirdi.
Tom unsheathed his sword.
- Tom kılıcını kınından çıkarmış.
He's in danger of being evicted.
- O, evden çıkartılma tehlikesiyle karşıya karşıya bulunuyor.
Tom is way out of my league.
- Tom benim ligin çıkar yolu.
I need to find a way out.
- Bir çıkar yol bulmam lâzım.