çıkışlar

listen to the pronunciation of çıkışlar
Türkçe - İngilizce
outputs
The products, services or practices that are produced by the function or the project
The direct products of program activities; immediate measures of what the program did
the completed service transactions or immediate results created by the program often defined as units of service (eg support hours delivered, referrals made, beds provided)
The direct effects of the project i e what Structural Funds are actually "purchasing" e g SMEs supported, hectares of land serviced
plural of output
Tangible products (including services) of a programme or project that are necessary to achieve its objectives Outputs relate to the completion (rather than the conduct) of activities and are the type of results over which managers have a high degree of influence Example: agricultural extension services provided to rice farmers See "Results"
quantity of units produced, services provided, and people served
The goods and services produced by agencies on behalf of government for external organisations or individuals
The goods and services, some of which are ongoing and others which are improvement initiatives, produced for users outside the Department
The products and services produced directly by a programme or activity Outputs are important, for example, in setting targets for staff to achieve and measuring performance, but do not in themselves indicate the extent to which progress has occurred toward achieving a programme's ultimate purpose Depending on their nature, outputs may or may not be easy to measure, for example, the number of hospital cases is easier to measure than the quality of advice on a policy issue submitted by a health official to the minister concerned
Value of goods produced and services rendered by the olive presses including own-account goods
Things and information which are the end result of an activity (product, reports, services, information, etc )
The goods and services produced by agencies for the government, external organisations or individuals Outputs include goods and services for other areas of government external to the agency
the outcomes of a production process
A generic term meaning various products or services that occur as a result of inputs being applied to a process (or processes) undertaken by an organisation or an individual
program activities and their direct products Usually outputs are measured in terms of the volume of work accomplished, for examples, the numbers of classes taught, counseling sessions conducted, educational materials distributed, and participants served Outputs have little inherent value in themselves They are important because they are intended to lead to a desired benefit for participants or target populations (United Way of America)
The tangible (easily measurable, practical), immediate and intended results to be produced through sound management of the agreed inputs Examples of outputs include goods, services or infrastructure produced by a project and meant to help realise its purpose These may also include changes, resulting from the intervention, that are needed to achieve the outcomes at the purpose level
Products, materials, services, or information provided to customers (internal or external)
Products, services, or information supplied to meet customer needs
The direct products and services produced through internal program activities As an example, the amount of work done within the organization (such as number of calls answered)
çıkış
out

When should we check out? - Ne zaman çıkış yapmalıyız.

Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary. - Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.

çıkış
exit

The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve. - Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

çıkış
output
çık
drop out of
çıkış
way out

The boy could not find his way out of the maze. - Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.

We are groping for a way out of the present situation. - Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.

çıkış
(Bilgisayar) escape

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

çık
(Bilgisayar) break

Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes. - Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.

I left home without having breakfast yesterday. - Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

çıkış
(Bilgisayar) logout
çıkış
input/output
çıkış
(Biyokimya) efflux
çıkış
upgrade
çıkış
excitation
çıkış
delivery
çıkış
quit
çıkış
life saver
çıkış
origin
çıkış
scolding
çık
{f} exit

Please use this exit when there is a fire. - Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve. - Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.

çık
got out

Tom got out of prison after 30 years. - Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.

Tom got out of cleaning the bathroom. - Tom banyoyu temizlemekten çıktı.

çık
{f} exited

Dan exited the train station at seven thirty. - Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

çık
went forth
çık
go out

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

çık
move up
çık
emerge

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

çıkış
egress
çıkış
start
çıkış
rise
çıkış
outputting
iniş çıkışlar
vicissitudes
inişler ve çıkışlar
the ups and downs
çık
quit

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

Jane is very content with her job and has no desire to quit it. - Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.

çık
exeunt
çıkış
sortie
çıkış
checkout
çıkış
exit; outlet; sally, sortie; (yarış) the start; scolding
çıkış
racing start
çıkış
act or way of going out of, getting out of, or leaving (a place), exit, egress; act or way of coming out or emerging, emergence
çıkış
rising
çıkış
issue
çıkış
(güç) power output
çıkış
(Askeriye) sally, sortie
çıkış
up
çıkış
slope, incline, ascent, (a) way up
çıkış
exit, egress, place of exit
çıkış
comp. output
çıkış
boom

The industry has seen many booms and busts in the past. - Sanayi geçmişte birçok iniş ve çıkışları gördü.

She is booming as a singer. - O, şarkıcı olarak çıkış yapıyor.

çıkış
outlet

My creativity finds an outlet through learning modern languages. - Yaratıcılığım modern dilleri öğrenerek bir çıkış noktası buluyor.

This sewage outlet is no longer in use. - Bu kanalizasyon çıkışı artık kullanılmıyor.

çıkış
Turkish wrestling the actions and gestures of the wrestlers as they are introduced to the crowd
çıkış
hit
çıkış
scolding, bawling out
çıkış
outrun
çıkış
starting
çıkış
ascent
çıkış
glint
çıkış
bottom
çıkış
{i} exodus
çıkış
egresses
Türkçe - Türkçe

çıkışlar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Çıkış
sorti
Çıkış
start
Çıkış
depar
çıkış
Kuşatılmış bir bölgedeki birliklerin yaptığı saldırı
çıkış
Mezuniyet, okul bitirme
çıkış
Mezuniyet, okul bitirme. Çıkış belgesi
çıkış
Güreşte cazgırın alana çıkardığı pehlivanların izleyicilere doğru yürüyerek çalım yapmaya başlaması
çıkış
Bir yerden çıkmak için kullanılan yer
çıkış
Çıkma işi veya biçimi
çıkış
Havacılıkta uçak, filo bir görev için uçuşa başlama
çıkış
Çıkma işi veya biçimi: "Çiğ patatesle patlıcanı düşününüz, sıcak külden çıkışına bakınız, ne leziz yemektir."- R. H. Karay
çıkış
Beklenilmeyen bir sırada yapılan sert konuşma
çıkış
Verilen bir işaretle yarışa başlama, depar
çıkış
Yokuş
çıkış
Çıkış belgesi
çıkışlar