çözme

listen to the pronunciation of çözme
Türkçe - İngilizce
disengaging
undoing
untying, unfastening
solving

He tried solving the problem. - Problemi çözmeyi denedi.

Takeo is engrossed in solving mathematical problems. - Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.

sheeting, a kind of muslin
unraveling, disentangling
untieing
solving (a problem, puzzle, etc.)
working-out
solve

It is no use trying to solve the riddle. - Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.

It was a difficult problem to solve. - Çözmesi zor bir problemdi.

solution

The solution of the puzzle required no time. - Bu bulmacayı çözmek zaman gerektirmedi.

settlement
unwind
(Kimya) dissolve
(Bilgisayar) disconnect
accommodation
release
obviation
demodulation
resolving

Tom had trouble resolving the situation. - Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.

disentanglement
disenchant
decryption

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

working out

I had difficulty working out the problem. - Sorunu çözmede zorluk çektim.

çözmek
untie
çözmek
solve

The police set out to solve the crime. - Polis, suçu çözmek için yola çıktı.

John tried in vain to solve the problem. - John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.

çözmek
resolve

Why is it necessary to resolve conflicts? - Neden bu çatışmayı çözmek gerek?

It is impossible to resolve the conflict. - Bu çatışmayı çözmek imkansız.

çöz
untie

I can't untie this knot. - Bu düğümü çözemiyorum.

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

çözmek
disentangle
çözmek
{f} untangle
çözmek
work out

It's almost impossible to work out this problem. - Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.

çözmek
{f} reason
çözmek
{f} read
anahtar çözme
(Askeri) key recovery
haber çözme
(Askeri) solution
kripto çözme
decipherment
kripto çözme
(Bilgisayar) decryption
kripto çözme
(Askeri) decription
sorun çözme
problem solving
sorun çözme
trouble shooting
çözmek
release
çözmek
work

It's almost impossible to work out this problem. - Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.

I'm working with the police to solve his murder. - Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.

çözmek
wind down
çözmek
(Kimya) abstract
çözmek
desolder
çözmek
settle up
çözmek
unlock
çözmek
thaw
çözmek
do
çözmek
settle

What do you think is the best way to settle this conflict? - Sizce bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yol nedir?

We should not resort to arms to settle international disputes. - Uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için silahlara başvurmamalıyız.

çözmek
unlace
çözmek
obviate
çözmek
unpin
çözmek
resolv

Why is it necessary to resolve conflicts? - Neden bu çatışmayı çözmek gerek?

It's gonna be difficult to resolve this case. - Bu davayı çözmek zor olacak.

çözmek
make out
çözmek
clear up
çözmek
find out
çözmek
disperse
çözmek
(Denizbilim) solubilize
çözmek
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çözmek
cast loose
çözmek
degrade
çöz
unbend
çöz
unwrap
çöz
untangle
çöz
unfasten
çöz
resolve

The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem. - Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.

It is impossible to resolve the conflict. - Bu çatışmayı çözmek imkansız.

çöz
unreel
çöz
puzzle out
çöz
uncoil
çöz
decrypt

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

çöz
{f} unbending
çöz
disentangle
çöz
{f} untied

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

Hold on a minute. My shoelaces are untied. - Bir dakika bekle. Ayakkabı bağlarım çözülmüş.

çöz
work out

I'm trying to work out this problem. - Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.

It took me half an hour to work out this problem. - Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.

çöz
desolder
çöz
{f} solved

He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours. - Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.

You could have solved this puzzle with a little more patience. - Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.

çöz
{f} solving

Takeo is engrossed in solving mathematical problems. - Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.

He tried solving the problem. - Problemi çözmeyi denedi.

çöz
solve

This is how I solved the problem. - Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.

He was able to solve the problem with ease. - O,kolaylıkla problemi çözebildi.

çöz
undid
çöz
unravel

Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive. - Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.

As the story advances, the mystery unravels. - Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.

çöz
{f} unfastened
çöz
{f} unwrapped
çöz
{f} unbent
çöz
demodulate
çözmek
break
çözmek
unfasten
çözmek
straighten
çözmek
unrope
çözmek
unhitch
çözmek
conclude
çözmek
unhook
çözmek
penetrate
çözmek
loosen
çözmek
sort out
çözmek
untwist
çözmek
undo
çözmek
uncouple
çözmek
free
çözmek
reconstruct
çözmek
unloosen
çözmek
unbutton
Çözmek
unjumble
çöz
dissolve

Sugar dissolves in hot water. - Şeker sıcak suda çözülür.

Sugar dissolves in warm coffee. - Şeker sıcak kahvede çözünür.

çöz
unpack
çözmek
solve to
büyüyü çözme
disenchantment
düğümleri çözme
(Hukuk) disentangling
ileti şifresi çözme
(Bilgisayar) message decryption
kriz çözme ekibleri
crisis resolution teams
sorunu hakem kararı ile çözme
(Hukuk) arbitration
çöz
puzzleout
çöz
decipher

Investigators are trying to decipher what happened. - Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

çöz
unsnarl
çöz
unloose
çöz
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çöz
unbind
çöz
unlay
çöz
disentangled
çöz
unmortise
çöz
unbound
çöz
unhitch
çöz
unriddle
çöz
unswathe
çözmek
detach
çözmek
compound
çözmek
cipher out
çözmek
ravel
çözmek
unbuckle
çözmek
unravel
çözmek
slack up
çözmek
(kangal) uncoil
çözmek
to solve (a problem, puzzle, etc.)
çözmek
cut loose
çözmek
to unravel, disentangle, undo (a knot)
çözmek
unbrace
çözmek
to untie, unfasten, unbutton
çözmek
slack
çözmek
puzzle out
çözmek
to thaw
çözmek
disengage
çözmek
figure out

We have to figure out where Tom hid his money. - Tom'un parasını nereye sakladığını çözmek zorundayız.

Tom is trying to figure out a way to solve the problem. - Tom, sorunu çözmek için bir yol bulmaya çalışıyor.

çözmek
decipher
çözmek
unbind
çözmek
to untie, to unfasten, to unbutton, to undo, to unloose;" "to solve, to resolve, to straighten sth out; to unravel, to find out, to penetrate; to detach; to disentangle; (bulmaca, vb.) to work sth out; (şifre) to break; (yumak) to unwind
çözmek
defrost
çözmek
(problem) work out
çözmek
{f} ungird
çözmek
uncoil
çözmek
{f} dissolve
çözmek
{f} unscramble
çözmek
{f} unfix
çözmek
{f} unriddle
çözmek
{f} unloose
çözmek
{f} unpick
çözmek
{f} unwind
çözmek
unmortise
çözmek
{f} untwine
çözmek
{f} unlink
çözmek
unwrap
çözmek
unreel
çözmek
unsnarl
şifre çözme
decoding