âdeta

listen to the pronunciation of âdeta
Türkçe - İngilizce
fairly
in fact
closely
nearly, almost; simply, merely
simply
so to say
so to speak

He is, so to speak, a fish out of water. - O, adeta, sudan çıkmış balık gibi.

almost; merely
nearly

Jules Verne's novels nearly gave the news from the future. - Jules Verne'in romanları adeta gelecekten haberler vermiştir.

virtually, all but ..., as good as; as it were; a veritable ...: deta evet demişti. He had all but assented. Saçları âdeta bir yele idi. Her hair was a veritable mane
almost

Tom almost looks like a girl. - Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.

merely

They are merely different. - Onlar adeta farklılar.

virtually
kind of

Tom is kind of creepy. - Tom adeta tüyler ürpertici.

Türkçe - Türkçe
(Hukuk) Sanki; bayağı; basbayağı
(Osmanlı Dönemi) Âdet olduğu üzere, her vakitki gibi, alelâde. Bayağı surette, âdi bir suretle. Düpedüz
Atın eşkin yürüyüşü
Hemen hemen, sanki: "Bunlar âdeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü."- Ö. Seyfettin
Bayağı, basbayağı, hemen hemen, sanki
Bayağı yürüyüşle
Binicilikte atın normal yürüyüşüne verilen ad
âdeta