Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.