(n) uyarı

listen to the pronunciation of (n) uyarı
Türkçe - İngilizce
alert
{a} quick, nimble, brisk, lively
(usually followed by `to') showing acute awareness; mentally perceptive; "alert to the problems"; "alive to what is going on"; "awake to the dangers of her situation"; "was now awake to the reality of his predicament"
A notification
If you alert someone to a situation, especially a dangerous or unpleasant situation, you tell them about it. He wanted to alert people to the activities of the group I was hoping he'd alert the police. see also red alert
{s} ready; attentive; quick, agile
If you are on the alert for something, you are ready to deal with it if it happens. They want to be on the alert for similar buying opportunities
Attentive; awake; on-guard
An alarm from a real or threatened attack; a sudden attack; also, a bugle sound to give warning
If you are alert to something, you are fully aware of it. The bank is alert to the danger
a warning serves to make you more alert to danger condition of heightened watchfulness or preparation for action; "bombers were put on alert during the crisis"
Brisk; nimble; moving with celerity
An alert is a situation in which people prepare themselves for something dangerous that might happen soon. Due to a security alert, this train will not be stopping at Oxford Circus
Watchful; vigilant; active in vigilance
An alarm
{i} attitude of readiness; warning; alarm
To give warning to
very attentive or observant; "an alert and responsive baby is a joy"; "caught by a couple of alert cops"; "alert enough to spot the opportunity when it came"; "constantly alert and vigilant, like a sentinel on duty"
uyarı
warning

I cannot, however, neglect his warning. - Fakat onun uyarısını ihmal edemem.

I wish I had listened to your warnings. - Keşke uyarılarını dinleseydim.

cinsel uyarı
sexual arousal
erken uyarı
distant signal
genel uyarı
(Bilgisayar) general warning
sesli uyarı
(Bilgisayar) audio warning
sesli uyarı
(Bilgisayar) beep
önemli uyarı
(Bilgisayar) critical alarm
uyarı
demerit
uyarı
stimulus

A nerve cell responds to a slight stimulus. - Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.

Havadan İhbar ve Uyarı Sistemi
(Askeri) Airborne Warning and Control System
NATO Hava İndirme Erken Uyarı Ve Kontrol Programı Yönetim Teşkilatı
(Askeri) North Atlantic Treaty Organization (NATO) Airborne Early Warning and Control Program Management Agency
Planlama ve Erken Uyarı Birimi
(Hukuk) Planning and Early Warning Unit
Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
(Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
Uyarı beyanı
writ of habeas corpus
basamak uyarı
step forcing
basamak uyarı
(Gıda) step stimulus
dostça uyarı
expostulation
erken uyarı birimi
(Politika, Siyaset) early warning unit
erken uyarı radarı
early-warning radar
erken uyarı/yer-kontrollü önleme
(Askeri) early warning/ground-controlled intercept
erken uyarı; elektronik harp
(Askeri) early warning; electronic warfare
füze uyarı almacı; moral, sağlık ve eğlence
(Askeri) missile warning receiver; morale, welfare, and recreation
geri vites uyarı
rear warning system
geri vites uyarı ünitesi
back-up warning unit
havadan erken uyarı
airborne early warning
meteorolojik uyarı
(Çevre) weather warning
müşterek erken uyarı
(Askeri) shared early warning
sesli uyarı cihazları
(Otomotiv) warning buzzers
sesli uyarı sinyali
(Bilgisayar) warning beep
sesli uyarı sistemi
audio alarm system
sinus eğrisi seklinde uyarı
(Gıda) sinusoidal forcing
sinus eğrisi şeklinde uyarı
(Gıda) sinusoidal forcing
son uyarı
ultimatum
sıkı uyarı
enjoinder
taktik uyarı ve taarruz değerlendirmesi
(Askeri) tactical warning and attack assessment
uyarı
warning, caution, notice " ikaz, ihtar, tembih; stimulus, excitation
uyarı
(Hukuk) impetus, alert, warning
uyarı
demerit mark
uyarı
caution

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

uyarı
admonition
uyarı
exhortation
uyarı
advice

Tom doesn't need your advice. - Tom'un uyarınıza ihtiyacı yok.

uyarı
injunction
uyarı
tip off
uyarı
remark

He always makes cynical remarks to me. - O bana her zaman alaycı uyarılar yapar.

She resented his remarks about her poor driving. - O onun kötü sürüşü hakkındaki uyarılarına içerledi.

uyarı
commination
uyarı
notice

The notice in the park said, Keep off the grass. - Parktaki uyarı çimlerden uzak durun diyordu.

He put up a notice about the change in price. - O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu.

uyarı
alert , attention , warning , alarm
uyarı
lecture
uyarı
admonitory
uyarı
caveat
uyarı
monition
uyarı
remonstrance
uyarı ateşi
signal beacon
uyarı el işareti
high sign
uyarı emri
(Askeri) warning order
uyarı etkisi
impulse
uyarı grevi
token strike
uyarı grevi
warning strike
uyarı hizmetleri
(Hukuk) warning services
uyarı işareti
precautionary signal
uyarı işareti
signal
uyarı işareti koymak
label
uyarı mesajı
warning message
uyarı niteliğinde olan
precautionary
uyarı notu
prompt note
uyarı reflektörü
warning triangle
uyarı sesi
beep
uyarı ve görüntü terminali
(Askeri) warning and display terminal
uyarı yüksek
(Bilgisayar) alert high
uyarı ışığı
beacon
uyarı ışığı
warning light
uydu erken uyarı sistemi
(Askeri) satellite early warning system
yeterli uyarı zamanı
(Havacılık) adequate warning time
zilli uyarı sistemi
bell alarm system
Türkçe - Türkçe

(n) uyarı teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

uyarı
Onların uyarılarına uydular."- H. Taner
uyarı
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih: "Kentin yaşlılarının da düşüncelerini aldılar
uyarı
Organizmada uyarım yaratan güç
uyarı
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih
uyarı
ikaz
İngilizce - Türkçe

(n) uyarı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

uyarı vermek
issue a warning
uyarı vermek
give someone a warning
uyarı vermek
give notice