(isim)ter

listen to the pronunciation of (isim)ter
Türkçe - İngilizce
notary public
an officer who can administer oaths and statutory declarations, witness and authenticate documents and perform certain other acts varying from jurisdiction to jurisdiction
An official authorized by law to witness or attest to an acknowledgment by a person who has executed an instrument
A state licensed public officer who administers oaths, certifies documents and performs other specified functions A notary public's signature and seal may be required to authenticate signatures on certain legal documents
A person legally empowered to witness and certify the validity of documents and to take affidavits and depositions
someone legally empowered to witness signatures and certify a document's validity and to take depositions
A person who has been authorized by the courts to attest to the authenticity of documents and signatures, usually for a fee Sometimes referred to as a "notary "
An official authorized by law to attest and certify certain documents by his hand and official seal
A designation authorized by law and administered by the government, allowing a designated person to verify and certify signatures and copies of documents
A public officer whose function it is to administer oaths, to attest and certify documents, and to take acknowledgments
A person authorized under civil law to administer oaths, to attest and certify that certain documents are authentic, and to take depositions
person authorized to certify documents and take legal statements
Any person authorized by law to certify signatures and documents
An official of the state who witnesses an acknowledgment by a person who has signed a document
>> One who is authorized by the state or Federal government to administer oaths and to attest to the authenticity of signatures
A person authorized to witness the signing of documents
One authorized by law to acknowledge and certify documents and signatures
A person who authenticates a signature by determining that the person signing is truly the person of that name
A person who is certified by the state for a specified period of time to attest to and certify documents and administer oaths
A person recognised by law as having the ability to verify the signing of a deed, certify copies of documents, and witness documents from another country •Justices of the Peace
An individual who is designated by the state and authorized to certify the identity of a person signing various documents
isim
name

I couldn't remember their names. - Onların isimlerini hatırlayamadım.

I'm really bad with names, but I never forget a face. - Ben isimlerde gerçekten kötüyüm, ama bir yüzü asla unutmam.

isim
noun

Of the remaining words on the list, five are nouns. - Listede kalan kelimelerin beşi isim.

In Esperanto, nouns end in o. The plural is formed by adding a j. - Esperantoda, o ile biten isimler. Çoğul bir j ekleyerek oluşturulur.

afişteki isim
headline
isim
first name

The most common first name in the world is Mohammed. - Dünyadaki en yaygın isim Muhammed'dir.

Tom's was the first name on the list of persons of interest after Mary's murder. - Mary'nin cinayetinden sonra Tom'unki ilgi kişiler listesinde ilk isimdi.

isim hatası
misnomer
isim vermek
dub
bilimsel isim
(Denizbilim) scientific name
isim
praenomen
isim
designatio
isim
christian name
isim cümlecikleri
(Dilbilim) noun clauses
isim cümlesi
(Dilbilim) noun clause
isim hakkı kullanma
(Ticaret) franchising
isim koyan
denominator
isim koymak
call
isim levhası
name-plate
isim tabelası
escutcheon
isim takmak
style
isim tamlaması
(Dilbilim) possessive construction
isim ve rütbe listesi
(Askeri) muster roll
isim verilmiş varlıklar
(Bilgisayar) named entities
isim vermek
denominate
isim vermek
give a name
isim vermek
entitle
isim yapmak
become famous
isim çözümleme
(Bilgisayar) name resolution
isim-fiil
gerund
soy isim
surname
windows internet isim hizmeti
windows internet name service
yolcu isim kaydı
passenger name record
Güle başka isim verseler de yine gül
(Atasözü) A rose by another name would smell as sweet
isim
reputation
isim babası
father. a man who creates, originates, or founds something.the person who glossed it
isim hali
case
isim soylu
(Dilbilim) Nominal
kırım hanlarının veliahtlarına verilen isim
the name given to the Crown Inn carnage
soy isim
last name
özel isim
Proper noun
alay etmek için isim takma
name-calling
cins isim
common noun
cins isim
appellative name
den halinde isim fiil
supine
eksik isim
(Denizbilim) nomen imperfectum
eksiksiz isim
(Denizbilim) nomen inviolatum
gereksiz isim
(Denizbilim) nomen superfluum
geçici isim
(Denizbilim) nomen provisorium
gizli isim
cryptonym
i halinde isim fiil
supine
ikinci isim
byname
ilk isim
forename
isim
denomination
isim
record
isim
name (of a person or thing), appellation
isim
gram. noun
isim
title (of a book, a painting, a musical composition, etc.)
isim
person: Bertan'ın hayatında yeni isimler var artık. Bertan's got new people in his life now
isim
forename
isim
name; title; noun; reputation, name
isim
given name
isim
appellation
isim
designation
isim
(Hukuk) substantive
isim
title
isim
character
isim
repute
isim
moniker
isim açıklamamak
name no names
isim cinsi
gender
isim cümlesi gram
sentence that has "to be" as its main verb
isim defterine kaydeden
enroller
isim etiketi
nametag
isim fiil
gerund
isim fiil
verbal
isim fiil
verbal noun
isim fişi
name ticket
isim hali
locative case
isim hali
locative
isim hali gram. case
(of a noun)
isim ile ilgili
nounal
isim kartı
name card
isim kartı
name tag
isim koymak
name
isim koymak
christen
isim koymak
baptize
isim koymak
to give (someone, something) a name, name
isim levhası
plate
isim levhası
signboard
isim levhası
sign
isim levhası
nameplate
isim listesi
scrip
isim niteliğinde
substantival
isim okuyarak oylama
(Politika, Siyaset) vote by roll call
isim olarak kullanılan
substantive
isim olarak tanımak
know somebody by name
isim olarak tanımak
know by name
isim panosu
telegraph
isim panosu
telegraph board
isim plâkası
escutcheon
isim plâkası
scutcheon
isim takmak
nickname
isim takmak
to nickname
isim takımı gram
two or more nouns grammatically related as possessor and possessed or modifier and modified
isim tamlaması gram
two or more nouns linked together to form a grammatical unit (e.g. okulun bahçesi, kız lisesi, altın saat)
isim ve adres
name and address
isim veren kişi
namer
isim vererek göstermek
designate with a term
isim verilmesi gereken
namable
isim vermeden konuşmak
tell anonymously
isim vermek
term
isim vermek
name names

Tom didn't want to name names. - Tom isim vermek istemedi.

I don't want to name names. - İsim vermek istemiyorum.

isim vermek
name

To give names to celestial objects, astronomers use Latin. - Astronomlar gök nesnelere isim vermek için Latince kullanır.

Tom didn't want to name names. - Tom isim vermek istemedi.

isim vermek
to name, to give a name
isim vermek
to name, give (someone, something) a name
isim vermek
mention names
isim yapmak
to become famous
isim yapmak
to become famous, make a name for oneself
isim yapmak
make a name
isim yoklaması
roll call
isim yortusu
name day
isim öğretisi
(Edebiyat) onomatodoxy
isim şeklinde olma
substantive
isim/değer ikilileri
(Bilgisayar) name/value pairs
ismin -e halindeki isim
(Dilbilim) indirect object
kapı isim plâkası
doorplate
kimyasal isim
chemical name
kitabın içine yapıştırılan isim etiketi
bookplate
sahte isim
alias
sahte isim
(Edebiyat) allonym
sahte isim kullanma
personation
standart isim
(Askeri) standard nomenclature
sıfır isim
(Denizbilim) nomen nullum
tekil isim
singular

In English, we should use the pronouns a or an before singular nouns like house, dog, radio, computer, etc. - İngilizcede a ya da an gibi zamirleri house, dog, radio, computer, v.b. tekil isimlerin önünde kullanırız.

uzun isim
(Askeri) long title
yanlış isim kullanma
misnomer
yasak isim
(Denizbilim) nomen vetitum
yeni isim
(Denizbilim) nomen novum
yeni isim koymak
rename
yerine zamir gelen isim
antecedent
yüklem oluşturan isim
predicate noun
Türkçe - Türkçe

(isim)ter teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

birleşik isim
Birleşik kelime biçiminde belirli kurallar içinde kalıplaşmış isim: Aslanağzı, başşehir, kaptıkaçtı, gecekondu gibi
cins isim
Bir türden olan varlıkların adı: Kedi, nehir, düşünce, annelik gibi
isim
Kişi, insan
isim
Ad
isim
Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime
isim
Ad. Kişi, insan: "Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza."- Y. Z. Ortaç
isim
Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, ad
isim cümlesi
Yüklemi isim soyundan olan veya ek fiile kurulan cümle
isim durumu
İsim hâli
isim gövdesi
İsim ve fiil köklerinden yapım ekleriyle türetilen ve isim olarak kullanılan gövde, ad gövdesi
isim hakkı
Bir ticarethanenin veya malın adını kullanma karşılığında talep edilen hak, patent hakkı
isim hali
Başka bir kelime ile ilgi kurmak için, ismin yalın olarak veya ek olarak girdiği durum, ad durumu
isim kökü
Bir ismin eklerine bölünemeyen anlamlı en küçük parça, ad kökü
isim tabanı
İsim kök ve gövdelerinin çekim eki almamış hâli
isim tamlaması
İki veya daha çok isim soyundan kelime ile kurulmuş olan tamlama, ad tamlaması
isim çekimi
İsimlere iyelik eklerinin getirilmesi, ad çekimi
isimden türeme isim
İsim kökünden yapım ekleriyle türetilen isim gövdesi: Ev-cil, göz-cü-lük vb
pekiştirmeli isim
Pekiştirmeli kelime biçiminde kurulmuş isim
somut isim
Beş duyudan biriyle veya birkaçı ile belirlenen varlık
soyut isim
Düşünce yoluyla kabul edilen varlığın adı: Akıl, hayal, ülkü gibi
takma isim
bakınız: takma ad
türemiş isim
Yapım ekiyle kurulmuş isim: Süz-geç, baş-lık, doğ-um, dur-ak, geç-it gibi
yalın isim
Birleşik olmayan ve yapım eki almamış bulunan isim: Ev, kol, el, baş, diş gibi
zincirleme isim tamlaması
Bir isim tamlamasının ikinci bir isim tamlaması kurması
İngilizce - Türkçe

(isim)ter teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

isim soylu
(Dilbilim) Kök kelimesi isim olan

İsim soylu sözcükler.

(isim)ter