Tom yurtluğunda yaşıyor.
- Tom lives on his country estate.
Hiç yurt dışına çıktın mı?
- Have you ever been outside the country?
Memleketime geri döneceğim.
- I am going back to my native country.
Tom memlekette evi arayabileceği bir yer istedi.
- Tom wanted a place in the country he could call home.
Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.
- Tom didn't like living in the country.
Savaş sırasında köyde yaşadılar.
- They lived in the countryside during the war.
Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir.
- It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.
Tom ülkesine sadık bir vatandaştır.
- Tom is a loyal citizen of his country.
Bu ülkenin hükümeti halkına zulmediyor.
- The government of this country oppresses its people.
Bu ülkenin halkı siyasi yönetimden hayalkırıklığına uğradı.
- The people of this country have become disillusioned with the political establishment.
Ben de İslam'ın her zaman ABD'nin hikayesinin bir parçası olduğunu biliyorum. Ülkemi tanıyan ilk ulus Fas'tı.
- I know, too, that Islam has always been a part of the story of the United States. The first nation to recognize my country was Morocco.
Hükümet üç günlük ulusal yas ilan etti. Ülke genelinde bayraklar yarıya indirildi.
- The government has declared three days of national mourning. Flags across the country have been lowered to half-mast.
Kırsal bölge güzeldir.
- The countryside is beautiful.
Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.
- The countryside is quieter than the city.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Tom ve Mary kırlarda uzun bir yürüyüş yaptılar.
- Tom and Mary took a long walk through the countryside.
Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.
- The government has made efforts to make our country clean and green.
Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.
- I feel completely refreshed after spending a week in the country.