Bir olaya sebep olmak istemedim.
- I didn't want to cause a scene.
Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
- We want to cause the least possible harm.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
O, kardan dolayı geç kaldı.
- He was late because of the snow.
Daha fazla soruna neden olmak istemiyorum.
- I don't want to cause any more trouble.
Ben herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorum.
- I don't want to cause any inconveniences.
Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
- I decided to be happy because it's good for my health.
Okula gidiyoruz çünkü öğrenmek istiyoruz.
- We go to school because we want to learn.
Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
Onun işini kaybetmesine neyin sebep olduğunu düşünüyorsun?
- What do you think caused him to lose his job?
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Öğrenciler televizyon ve çizgi roman yüzünden, çok kitap okumazlar.
- Students don't read many books because of TV and comics.
Yağmur yüzünden gelemedim.
- I couldn't come because of the rain.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Alarm için neden olmadığını anlıyorum.
- I see no cause for alarm.
Ereksiyon problemlerinin çeşitli nedenleri olabilir.
- Erection problems can have various causes.
Yapmak istediğim son şey sana bir probleme neden olmak.
- The last thing I want to do is cause you a problem.
Zayıf temeller evin çökmesine yol açtı.
- Weak foundations caused the house to subside.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
Tom bana çok sorun çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of trouble.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Kazaya sebep olduğuma son derece pişmanım.
- I deeply regret having caused the accident.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Sebebini bilmek istiyorsan, bu yıl beş araba kazasına neden olduğum içindir.
- If you want to know why, it's because I caused five car accidents this year.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
O sorun çıkarmak istemiyor.
- He doesn't want to cause trouble.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
- They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
O, birçok sorunlara neden olabilir.
- It could cause too many problems.
Tamponlar toksik şok sendromuna neden olabilir.
- Tampons can cause toxic shock syndrome.
The explosion caused a panic.
The explosion caused much damage to the building.
He is fighting for a just cause.
The news story caused a stir.
If someone strikes you, then you have a cause of action for battery.
The court noted this August, that an employee can be fired for cause based on incompetence, if he or she consistently fails to meet reasonable standards.
He has already made up his mind, and it's a lost cause to try to change it.
I used to try to get him to do some exercise but then decided he was a lost cause.
... parents 'cause i can understand uh... they did some pointing this personality ...
... problems or could cause you problems. ...