O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
- She suffers from constant neuralgia.
Acı çekmek insanın kaderidir.
- It is man's destiny to suffer.
Acı çekmek insanın kaderidir.
- It is man's destiny to suffer.
Sessizce acı çekmek zorunda değilsiniz.
- You don't need to suffer in silence.
Çile çekmekten saçı ağardı.
- Her hair grayed with suffering.
O, baş ağrısından acı çekiyor.
- He is suffering from a headache.
Eşim zatürreden dolayı acı çekiyor.
- My wife is suffering from pneumonia.
Çile çekmekten saçı ağardı.
- Her hair grayed with suffering.
Onun yaşında saç dökülmesine uğramak çok üzücü.
- Suffering from hair loss at her age is so sad.
Onun bu kadar acı çekmesine dayanamıyorum.
- I can't stand him suffering so much.
Dünyadan ayrılma acı çekmeyi gerçekten engelliyor mu?
- Does detachment from the world really prevent suffering?
O, bacaklarındaki zayıf kan dolaşımından sıkıntı çekiyor.
- He suffers from poor blood circulation to his legs.
Bir araştırmaya göre, dünyada bir milyar kişi yoksulluktan sıkıntı çekiyor.
- According to a survey, 1 billion people are suffering from poverty in the world.
Ciddi bir hastalıktan ötürü acı çekiyor.
- He is suffering from a serious illness.
Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
- To some life is pleasure, to others suffering.
Kızım zaten dört senedir iştahsızlıktan ızdırap çekmekte.
- My daughter has been suffering from anorexia for four years already.
He's suffering from the flu this week.
I hope you never have to suffer the same pain.
the holie ghoste doth manifestlie expresse, saying: I suffer not that women usurpe authoritie above man:.
At least he didn't suffer when he died in the car crash.