İhtiyaç duyulan şey daha fazla zaman.
- What is needed is more time.
Yapılmasına ihtiyaç duyulan her şeyi yaptım.
- I've done everything that needed to be done.
O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.
- She needed fuckin' words of love.
Aniden bir arabaya ihtiyaç duydum.
- I suddenly needed a car.
Gerekenden daha fazla su var.
- There is more water than is needed.
Gerekenden daha fazla para var.
- There is more money than is needed.
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
Bana ilaç gerekiyor. Eczane nerede?
- I need medicine. Where is the pharmacy?
Fabrikamızın birçok makineye gereksinimi var.
- Our factory needs a lot of machinery.
Sanırım benim yardımıma gereksinimin var.
- I think you need my help.
Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.
- The older you get, the less sleep you need.
Tom ihtiyaç duyduğu tüm zamanı alabilir
- Tom may take all the time he needs.
Dünya'nın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekmektedir.
- The world needs to develop new energy sources in place of oil.
Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
- We need to work together to find a solution to our mutual problem.
Fakir olmak az şeye sahip olmak değil fakat çok şeye ihtiyacı olmaktır.
- To be poor is not to have little, but to need much.
Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
- Tom bought a few things he didn't need.
Gittiğin yerde buna ihtiyaç duymayacaksın.
- You won't be needing that where you're going.
Eğer bir yere gitmen gerekirse, ben gelip seni alabilirim.
- If you need a ride, I could come and get you.
Tom gerekirse bilgisayarımı kullanabilir.
- Tom may use my computer if he needs to.
Sanırım benim yardımıma gereksinimin var.
- I think you need my help.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Living things need water to survive.
Our needs are not being met.
You need not go if you don't want to.
More ample spirit, then hitherto was wount, / Here needes me .
I've always tried to have few needs beyond food, clothing and shelter.
Aren't you in need of help?
- Aren't you in need of help?
... countries they missed, and where they needed to do more. ...
... the production of the fissile material that is needed to produce a nuclear weapon. So ...