Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Onun bekar olduğunu duymaktan dolayı mutluyum.
- I'm glad to hear that she is unmarried.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
- Tom has a hard time hearing.
O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
- Would you like to hear the new song I'm working on?
Haberi dinlemek için güçlükle bekleyebildim.
- I could hardly wait to hear the news.
Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone has to learn the words by heart.
Tom'un Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
- I heard that Tom wanted to learn French.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to hearing from you soon.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to hearing from you soon.
Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
- A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
Bu bir yargılama değil bir duruşmadır.
- This is a hearing, not a trial.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
- After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
Onu duymaktan usandım.
- I am tired of hearing that.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Bütün eski kız arkadaşlarından haberdar olmak istemiyorum.
- I don't want to hear about all your ex-girlfriends.
Bu konudan haberdar olmak istiyorum.
- I want to hear about it.
Tom'un boşanması hakkında duymak bir şoktu.
- It was a shock to hear about Tom's divorce.
Evlilik planlamanın nasıl gittiğini duymak istiyorum!
- I would love to hear about how your wedding planning is going!
Tomdan haber almak istiyorum.
- I want to hear from Tom.
Senden haber almak istiyorum.
- I want to hear from you.
Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
- We were delighted to hear of his success.
I heart it on the grapevine that he's been fired.Is it true?.
to hear something from someone who heard it from someone else.
Some people define hearing voices as a symptom of medical illness, whereas some voice hearers are able to live with their voices and consider them a positive part of their lives.
Tom bunu duydu ve kızdı.
- Tom heard this and got angry.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Tom duyulmak için bağırmak zorunda kaldı.
- Tom had to shout to be heard.
Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.
- I had to shout in order to be heard.
Tom'un işitme kaybı var.
- Tom has lost his hearing.
Yaprak üfleyiciler işitme kaybına neden olabilir.
- Leaf-blowers can cause hearing loss.
Amerikalı çocuklar bu sözcükleri işiterek büyürler.
- American children grow up hearing those words.
Tom işitmesini kaybetti.
- Tom lost his hearing.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Tom'un iyi işitme duyusu var.
- Tom has good hearing.
Kör bir insanın işitme duyusu genellikle çok keskindir.
- A blind person's hearing is often very acute.
I can hardly hear you on my iPhone could you please SPEAK UP - iPhonumda seni duymakta zorlanıyorum lütfen yüksek sesle konuşurmusun.
Sanırım bir işitme cihazına ihtiyacım var.
- I think I need a hearing aid.
Tom işitme cihazı olmadan neredeyse duyamıyor.
- Tom can hardly hear without his hearing aid.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Onları dinlemekten bıktım.
- I'm sick and tired of hearing them.
Adam, soon as he heard / The fatal Trespass don by Eve, amaz'd, / Astonied stood and Blank .
Your case will be heard at the end of the month.
I heard a sound from outside the window.
Eventually the king chose to hear her entreaties.
Agayne there was dissencion amonge the iewes for these sayinges, and many of them sayd: He hath the devyll, and is madde: why heare ye hym?.
I was deaf, and now I can hear.
Sorry buddy, I've never heard of you.
' But most of me mad dad's crew took off to American from what I can make out' - he's talking too much, he has to stop - 'from what I hear on the family grapevine, that's where they went, New York, their loss as far as I'm concerned, don't know what they're missing, eh? '.
Stop interrupting and hear me out!.
A suburban arena that was so sepulchral you could hear the grass grow.
Heimdall is the watchman of the gods. . . . So acute is his ear that no sound escapes him, for he can even hear the grass grow and the wool on a sheep's back.
He was quick to appreciate Blankenhorn's engaging personality and intelligent use of his skills. Chief among these was a remarkable ability to keep track of developments—to ‘hear the grass grow’.
You didn't hear that? Am I hearing things?.
I heard through the grapevine that she likes him.
Hearty congratulations are in order to Selma for her successful completion of the curriculum. / Hear, hear!.
My hearing isn't what it used to be, but I still heard that noise.
Deaf people often must deal with hearing people.
There will be a public hearing to discuss the new traffic light.
Dave! Long time no hear! How has Boston been treating you?.
... But it's funny, it's so interesting to hear your ...
... running on your computer. Now, you may find it weird to hear someone ...